
Panik Atak Belirtileri, korkular üzerine çıkan psikolojik bir rahatsızlıktır. Panik atak belirtileri ve sebepleri kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte, kişilerin korkuları ve hüzün noktaları birbirinden farklılık göstermektedir…
Panik atak, yaşantımızda asıl anlamda istemediğimiz bir olayla karşılaşıp onu tüm hayatımıza mal ederek yaşamamıza verilen addır.
Panikatak, başta “panik bozukluk” olmak üzere, birçok psikiyatrik bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda(tiroid bezinin aşırı çalışması, kan şekeri düşüklükleri, enfeksiyon hastalıkları, kansızlık gibi…) görülebilen; beklenmedik bir anda, herhangi bir yerde ortaya çıkan; bunaltı, korku ve yoğun endişe karışımı bir nöbettir. Ve oldukça yoğun yaşanır.
Panik atak krizi geldiğinde 5-45 dakika sürmekte ve şiddeti hastadan hastaya değişmektedir.
Hayattaki bir dönüm noktasında yaşanan kayıp duygusunu(çevre, aile, değer vb) takiben 6 ay 1 yıl içinde gelişir.
Kimisi, aklını kaçıracağını, kontrolünü yitireceğini, kötü bir şey olacağı(sonunun geldiğini, dünyanın sonu geldiğini, öleceğini, kalp krizi, felç geçireceğini, düşüp bayılacağını) düşünür, hisseder. Halk arasında ölüm korkusu olarak bilinse de herkes de farklı olan panik atak ölüm korkusu anlamına gelmez..
Günümüzün değişken, oynak yaşam ortamlarında, yaşam kaygılarının artması, maddi ve manevi kaos ile belirsizlik durumunun oluşturduğu hiçlik duygusunun çoğalmasıyla paralellik gösteren panik atak, tüm dünyada toplum sağlığını tehdit eder boyuta gelmiş durumdadır.
Uzmanlar tarafından psikolojik bir sendrom olarak tarif edilmesine karşın, hasta, çoğunlukla yaşadıklarının gerçekten fiziksel kaynaklı sorunlar olduğunu ama kimsenin hastalığının gerçek sebebini bulamadığını düşünmektedir. Doktorların hastanın durumuna psikolojik tanısı koymasının ardından, bu sefer de bilinçsiz hasta yakınlarının tavrı hastaya zarar vermektedir. Panik atağın önemsiz bir sorun olduğunun düşünülmesi ve kişiye “hastalık hastası” yakıştırmasının yapılması panik ataklı hastanın durumunu zorlaştırmaktadır. Kendisini yalnız ve çaresiz hisseden hasta ise kısır döngü içine girmektedir
Panik atak hastaları sürekli başına kötü bir şey geleceğini düşündüğü için kendilerini her zaman derin bir güvensizlik ve kaygı içerisinde hissederler. Çevrelerinde kendilerini etkileyecek herhangi bir şey ya da durum bulunmasa dahi beyinlerinde kötü düşünceler her zaman var olan hastalar, hayata karşı korku dolu bakışlarla yaşarlar.
Belirli bir aşamadan sonra panik atak hastalarının duyduğu bu endişe çok yüksek stres içerisine girmelerine, panik atak krizleri geçirmelerine neden olur.
Panik bozukluk hemen her zaman bir panik nöbet geçirilmesi ile başlar. Bu ilk panik nöbetler herhangi bir zamanda, beklenmedik biçimde ve neredeyse hiç ön belirti vermeden aniden gelirler.
Panik bozukluğa sürükleniş sürecini destekleyen ikinci aşama, kişide bu nöbetlere dair aşırı zihinsel meşguliyet ve bu nöbetlerin tekrar yaşanabileceğine dair derin endişeler gelişmesidir. ‘Beklenti endişesi‘ olarak tanımladığımız bu ikinci aşamanın da baskınlaşması ile panik bozukluk belirginleşmeye başlar.
Bu korku fırtınasını yaşayan insan, o ortamdan ve durumdan kaçma, uzaklaşma davranışı gösterir, bir an önce yardım alınabilecek bir sağlık kuruluşuna müracat eder. Çoğu kez de hastane, doktor gördüğünde kişide rahatlama olur ve nöbet geçebilir. Beklenti endişesi ve kaçınma dediğimiz fobi benzeri durumlar da hastalığın temel parçalarıdır. Her hastada olmasa da bir çok hastada kaçınma dönemi tabloya eklenir. ‘Kaçınma‘, panik atak geçirme ile ilgili korku ve endişeleri belirginleşmiş bireyin bu nöbetleri geçirebileceğini düşündüğü ortam ve durumlardan uzak kalma çabaları ve stratejileri geliştirme sürecine verilen genel addır. Örneğin kalp krizi geçirebileceğini düşünen kişinin spor yapmaktan kaçınması, bayılabileceğini düşünen kişinin yanında hep birilerini bulundurma çabası.
Ancak bir süre sonra bu kaçınmaların bazıları fobiye dönüşerek hastalığın sorun yaratan bir parçası haline gelebilirler. Bu noktaya gelindiğinde ne yazık ki panik bozukluk kişinin yaşam alanını sinsice daraltmaya başlar, çalışma koşullarını güçleştirir ve insanı ilişkilerinde başkalarına bağımlı hale getirebilir.
Panik atak geçtikten sonra; kişi üzerinden kamyon geçmiş gibi hisseder. Müthiş bir yorgunluk, isteksizlik, sese, gürültüye, kalabalığa, ışığa karşı tahammülsüzlük ortaya çıkar. Yatmak, dinlenmek en iyi bir seçim olur. Yanında güvendiği birisi olsun ama soru sormasın, fazla konuşmasın ister.
Gerek fiziksel gerekse ruhsal hastalıklarda vucut kimyası değişir. Metabolizma farklılaşabilir.
Kimya derslerindeki birleşik kaplar gibiyiz. Bir yerde sıvı azalınca diğer yerde çoğalır ama yok olmaz…
Panik ataklar böbreküstü bezlerimizden yüksek miktarda “Adrenalin ve Kortizol” salgılatır… Ataklar sırasında oluşan çarpıntı, terleme, ateş basması, tansiyon yükselmesi, nefes darlığı, her şeyi sisli görme durumları bu hormonların yaptığı fizyolojik etkilerdir. Bu belirtilerin beyindeki algılamaları ise; hep ciddi bir hastalık yaşanacağı şeklindedir…
Panik ataklardaki belirtileri ortaya çıkaran her şey, panikatağın geldiği şeklinde değerlendirilir..
PANİK ATAĞI HAZIRLAYAN KOŞULLAR
-Yoğun bir iş stresi, doğum, ölüm, boşanma gibi ruhsal ve duygusal olarak zorlu bir dönem yaşanmıştır.
-Bu döneme ardından yada beraberinde beslenme düzenin iyi olmaması fiziksel olarak vücudun dirençsiz ve zayıf kalması, yorgunluk, dinleneme de eklendiğinde panik başlangıcı için uygun koşullar oluşmuş olmaktadır.
-Başlangıcıyla birlikte belirtilere verilen dikkat (kalp çarpıntısı, hızlı nefes alıp verme) belirtilerin giderek artmasına neden olur ve süreç başlamış olur.
Şehir yaşamında, kırsal bölgelere göre daha sık görülmektedir. Ekonomik durumla bağlantısı bulunamamıştır. Eğitim düzeyiyle panik bozukluğu arasında direkt bir ilişki saptanmamıştır. Evli insanlarda, dul yada boşanmış insanlara göre daha az görülmektedir. Boşanmış yada dullarda 5 kat daha fazladır.
PANİK ATAĞA YATKINLIK DURUMLARI
– Birinci derece akrabalarında panik ya da başka anksiyete bozukluğu olanlar.
– Sıkıntılı, telaşlı, aceleci, mükemmeliyetçi, insanlar.
– Düşünce ve duyguların yeterince dışarıya yansıtamayan, “içsel insanlar.”
– Geçmişinde panik atak diğer anksiyete bozukluklarından bir rahatsızlık ya da depresyon geçirmiş olmak.
– Sürekli baskı altında olmak, engellenmek yada kendi kendini baskılamak.
– Sosyal fobik, kaçıngan kişilik yapıları
– Sürekli “verici” davranma “hayır” diyememe.
– Öfkesini, kızgınlığı dışarıya yansıtamayan insanlar
– Dürtülerini sürekli bastıran insanlar.
– Cinselliği baskılamak, cinsel tatminsizlik ve yoğun bilinç dışı aldatma dürtüleri ve gizli seksüel eğilimleri olanlar.
– Aşırı hırslı, sürekli başarı ile beslenen, başarısızlıklarda kendisini suçlayan yapı..
– Alkol yada başka bağımlılık yapabilen maddelere yatkınlık ve bağımlılık
PANİK ATAĞIN İŞLEYİŞ MEKANİZMASI
Panik atak diğer korkulardan farlı bir özellik içerir. Bu özellik panik atağın içsel bir korku olmasıdır. Herhangi bir dış nedene bağlı olmaksızın bir sebep yokken durduk yere ortaya çıkmasıdır. Kişi acaba panik atak geçirir miyim rahatsızlanır mıyım diye düşünmeye başladı andan itibaren panik atağın içinde bulur kendini herhangi bir dış uyarana ihtiyaç duymaksızın ortaya çıkıverir.
Kişinin kendini dinlemesi, belirtilere kalp atışı nefes alma hızı vs dikkatini yoğunlaştırması yada tetikleyici bir düşünceyi beyninden geçirmesiyle birlikte süreç başlamış olur.
İçsel bir korku olmasına rağmen tetikleyicileri dış faktörler olabilir. Belli bir yer mesela kalabalık bir yer, bir kişi, bir olay, bir haber, bir ölüm haberi, işyeri gibi dışsal bir uyaran olabilir tetikleyici.
Yeniden başlayacağı korkusu ile birlikte başlayan korkular kaygı ve sıkıntı daha çok genişleme eğilimdedir gittikçe daha fazla şeyden korkmaya daha fazla yardım almaya yardım alamadığı yerlerden uzaklaşmaya başlar.
Aslında panik atak hastasının geçirdiği krizlerde gözlemlenen bulgulara neden olacak herhangi bir fiziksel rahatsızlığı yoktur ancak kendi kafasında oluşturduğu kötü düşünceler yüzünden strese de bağlı olarak vücutlarında bu tür tepkiler görülmektedir. Uzun süre yoğun strese maruz kalan vücut belirli bir zaman sonra bu duruma dayanamayarak vücut sistemlerini işletemez hale gelir.
Bir kişi sürekli olarak stres ve korku ile yaşadığında vücut kimyası değişir. Vücut gerilim kimyasalları üretmeye başlar. Vücut talep edilen gerilim kimyasallarını karşılayabilmek için vücudun oksijene ve belli başlı gıdalar, vitaminlere, minerallere olan ihtiyacı artar. Kötü beslenme, yoğun stres ve korku, yorgunluk bu etmenlerden ikisi ya da üçü bir araya geldiğinde bir kısır döngü oluşturur ve kendini tekrar eder.
Stres, korku, iç çatışmalar, psikolojik etmen ve yatkınlıklar > gerilim kimyasal üretimi >kötü besleme >uykusuzluk > panik atak > stres şeklin de giden bir mekanizma işler hale gelir.
Panik atak, kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir hastalıktır. -Krizler ve ölüm korkusu gibi nedenlerle hasta evde tek başına kalamaz ve tek başına dışarı çıkamaz. -Sürekli başına bir şey geleceği ve yabancıların ona yardım etmeyeceğinden korkan bazı hastalar mesleklerini, sosyal hayatlarını bırakmak zorunda kalmaktadırlar. -Korkularının ve yaşadıklarının ciddiye alınmamasından dolayı ilişkileri zedelenmektedir. -İzole bir hayat yaşayan hastaların durumları ise ağırlaşmaktadır.
PANİK ATAĞIN SEYRİ-GİDİŞATI
Panik bozukluk en çok 30’lu yaşlarda ortaya çıkar. Az sayıda çocuklukta başlar. 45 yaşında başlaması olağan değildir. Gidişatı kişiden kişiye değiştiği gibi aynı kişide bile belirtiler değişebilir. Uzun süreli izleme çalışmalarında % 40’nın belirtilerden arındığı, yaklaşık % 50’sinin belirtilerinin çok hafiflediği ve yaşamlarını engellemediği saptanmıştır. % 10-20 arası belirtilerin iniş-çıkışlarla devam ettiği görülmüştür.
PANİK ATAĞIN BELİRTİLERİ
1. Çarpıntı, kalp atışlarını duyumsama, kalbin yerinden fırlayacakmış gibi olması, göğüste basınç bazen sol kola yayılan ağrı ve uyuşmalar…
2. Üşüme, ürperme yada ateş basma hissi, terleme.
3. Titreme, sarsılma, itilme hissi
4. Boğulma ve nefes alamama hali (Boğazda düğümlenme veya bir yumru, tıkanma hissi) Soluğun kesilmesi (Derin nefes alma ihtiyacı, havanın yetmemesi gibi hisler) Hızlı nefes alıp verme veya nefes alamama
5. Sebepsiz bir şey olacakmışçasına aniden başlayan korkular, korkunç bir şey olacakmış gibi hissetme, ölümcül yada çözümsüz bir hastalığı olduğu korkusu
6. Göğüs kafesinde bası hissi, daralma, sıkışma, ağrı duyumsama
7. Mide kasılmaları, krampları, karında ağrı, şişkinlik, gaz oluşması, bulantı, geğirti.(Bazen mideden başlayıp boğaza doğru yayılan kalkışma rahatsızlık hali)
8. Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma hali
9. Derealizasyon (Gerçek dışılık duyguları panik yaşandığında olaylar bir sis perdesinin gerisinde algılanır,cisimler, küçülür her şey bulanıklaşır, ya da depersonalizasyon (Benliğinden ayrılmış olma hali; sanki bedenle ruh birbirinden ayrılıyor ve kişide kendisini hissedememe, algılayamama, kendisine yabancılaşma durumu oluşur.)
10. Panik anında kontrolünü kaybedeceği yada çıldıracağı korkusu (Kendisine, çocuklara, çevreye zarar verme korkusu)
11. O esnada “yaşamım buraya kadarmış” duygususu, ölüm korkusu, dünyanın sonu gelmiş hissi
12. Eller ve ayaklarda istemsiz boşalmalar hissizlik, ellerde, kollarda, bacaklarda, başta ve birçok yerde uyuşmalar, yanmalar, karıncalanmalar, diken diken olma halleri
13. Farklı bir dünya aleminde yaşıyormuş gibi hissetme, bir sis perdesinden arkasından bakıyormuş hissi.
Panik Atağın 13 bedensel bilişsel belirtisi vardır. Panik atağı geçiren kimseler bu sayılan belirtilerin hepsini birden yaşamak zorunda değildir. Zaten birkaç tanesini yaşamak bile çok can sıkıcıdır. 4 ve daha fazlasının yaşanması panik atak geçiriyoruz anlamındadır. Çoğunlukla 7-10 arası belirti yaşanmaktadır. Nöbet hızlı başlangıçlıdır, 10 dakikada zirveye çıkar. Bazen yarım veya bir saat sürebilir.
Panik Atak Nöbetleri Sırasında Neler Olur?
1. Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama,
2. Terleme,
3. Titreme ya da sarsılma,
4. Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma,
5. Soluğun kesilmesi,
6. Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı duyma,
7. Bulantı ya da karın ağrısı,
8. Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma,
9. Dış dünya ya da kendisi gerçekliğini kaybetmiş gibi hissetme,
10. Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu,
11. Ölüm korkusu,
12. Uyuşma ve karıncalanma duygusu,
13. Üşüme ürperme ve ateş basması.
PANİK ATAKLA KALP KRİZİ ARASINDAKİ FARKLAR | |
PANİK ATAK | KALP KRİZİ |
1-Önce çarpıntı başlar. | 1-Çarpıntı göğüsteki ciddi, ağır bir ağrı krizini takip eder. |
2-Zaman, zaman göğüste, kalp üstünde ağrılar olur, saplanıp geçer kısa sürelidir. | 2-Ağrı göğüsün ortasındadır. Ve süreklidir. |
3-Dikkat dağıtılınca, hareket edince, efor sarf edince geçer. | 3-Hareket ve eforla ağrı artar. |
4-Dinlenince artar. | 4-Dinlenince azalır, yada geçer. |
5-Çarpıntı dinlenince artar. | 5-Çarpıntı dinlenince azalır. |
6-EKG de kalp hızında artış olur. -Başka bir bozukluk olmaz. |
6-EKG de, kalp ritminde anormallikler saptanır. |
7-Ağrıyan yeri parmakla gösterilir, sınırlı bir alanda ve geçicidir. | 7-Göğüs ağrısı çok şiddetli ve 15-20 dakikadan uzun sürer. Müdahale edilmediğinde 5-6 saat dahi sürebilir. |
8-Ağrı yayılmaz ve gelip geçicidir. | 8-Ağrı gittikçe artar tüm göğse yayılabilir. -Pozisyon değiştirince ağrının yeri değişmez. -Ağrı çeneye, boğaza, sırta veya mideye doğru yayılabilir. |
10-Çoğunlukla tansiyon yükselir. | 10-Çoğunlukla tansiyon düşer. |
11-Bulantı hissi olabilir. -Kusma olmaz. |
11-Bulantı ve kusma olur. |
PANİK ATAK TEŞHİS ÖLÇÜTLERİ (DSM_IV’e göre)
Yukarda sayılan belirtilerin olması.
DSM-IV’e göre”Agorafobi Olmadan Panik Bozukluğu” Tanı Ölçütleri
A – Ağorafobinin olması: Yalnız kalmaktan yada kaçmanın zor olabileceği ve ani bir sorun yaşanacağından yardım alınamayacağı korkusu ile kalabalık, topluma açık yerlerde bulunmaktan duyulan korkudur. İşlek bir cadde, sinema, tiyatro, cami, tünel, asansör, toplu taşıma vasıtaları, büyük kapalı alış veriş merkezleri en sık kaçınılan yerler ve durumlardır. Agorafobikler çoğu kez evden çıktıklarında mutlaka güvendikleri birinin kendilerine eşlik etmelerini ısrarla isterler.
Agorafobi panikle birlikte veya tek başına da olabilir. Gözlemlerimize göre çoğunlukla birlikte olmalarıdır. Çünkü panik atağı yaşayacağı korkusu kişinin düşünce ve davranışlarında ciddi kaçınma davranışlarına yol açar.
B – Aşağıdakilerden hem(1), hem de (2) vardır:
1. Yineleyen beklenmedik Panik Atakları
2. Atakların en az birini, 1 ay süreyle(ya da daha uzun bir süre)aşağıdakilerden biri(ya da daha fazlası)izler:
(a) başka atakların da olacağına ilişkin sürekli bir kaygı
(b) atağın yol açabilecekleri ya da sonuçlarıyla(örn.kontrollunu kaybetme,kalp krizi geçirme,”çıldırma”) ilgili olarak üzüntü duyma
(c) ataklarla ilişkili olarak belirgin bir davranış değişikliği gösterme.
C – Panik atakları bir maddenin(örn.kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun(örn.hipertiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
D – Panik Atakları, Sosyal Fobi(örn.korkulan toplumsal durumlarla karşılaşma üzerine ortaya çıkan). Özgül Fobi(örn.özgül bir fobik durumla karşılaşma), Obsesif-Kompulsif Bozukluk(örn.buluşma üzerine obsesyonu olan birinin kir ve pislikle karşılaşması), Posttravmatik Stres bozukluğu (örn.ağır bir stres etkenine eşlik eden uyaranlara tepki olarak) ya da ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu (örn.evden ya da yakın akrabalardan uzak kalmaya tepki olarak) gibi başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
PANİK ATAK NÖBETİ SIRASINDA YAPILMASI GEREKENLER
-Bir yere oturmalı ya da uzanmalı. Kendi kendine bunun sadece bir atak olduğunu korkulacak bir durum olmadığı söylenir ve atağın geçmesi beklenir.
-Atak sırasında üzücü, heyecanlandırıcı tartışmalardan kaçmak gerekir. Kendini kontrol etmeye çalışılır.
– Atak sırasında derin nefes alınmaz, çünkü şikayetler artar.
-Nöbet geçene kadar bir torbaya solup alıp verilebilir.
Panik atak tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Hastaya öncelikle hastalığı nasıl kontrol edebileceği öğretilmektedir. Bunu başarabilen hasta ilerleyen zamanlarda panik atağı tamamen hayatından çıkartabilmektedir.
Panik atak tedavisindeki en büyük sorun hastanın fiziksel bir rahatsızlığı olduğuna inanması ve bu nedenle psikolojik desteği geç aramasıdır. Tedavi sırasında nefes ve rahatlama egzersizleri, atağın üstüne gitme teknikleri ve kas gerginliğini yok etmeye yönelik alıştırmalar uygulanmalıdır.
En sık kullanılan psikoterapi tekniği bilişsel-davranışçı terapi tekniğidir.
PANİK ATAĞIN TEDAVİ YÖNTEMLERİ
-Yüksek Motivasyon -Relaksasyon teknikleri -Nefes egzersizleri -Spor ve egzersiz –Biofeedback -İmajinasyon -Üstüne gitme teknikleri –Grup terapisi –Psikoterapi -İlaç kullanımı
Panik Atak Kesinlikle Kontrol Altına Alınabilir.
Panik atak nedenleri olarak adlandırılan sorunlar kişinin kafasında yarattığı düşünce yapılar olduğundan, panik atak nasıl geçer gibi soruların cevabı da; kişinin bir nevi kendi kendini tedavi etmesi ile geçer şeklinde olmaktadır. Panik atak hastalığı üstesinden gelinebilen bir sorun olmasına rağmen kişinin hayatı boyunca doğru bakış açısını koruması gerekir. Panik atak krizi geçirme ihtimali her zaman var olan hastaların, öğrendikleri düşünce yapısını bir ömür boyunca koruması şarttır.
Ancak esas tedaviyi hastanın kendisi uyguladığından aslında sadece hastanın gerçeklerini anlamasına yardımcı olmaktır. Hayatın kötü ihtimallerini düşünmenin kişiye bir yarar sağlamadığı gibi yaşadığı anında farkına varamayarak sadece zarar sağladığını anlayan panik atak hastaları, kendi panik atak tedavilerini aslında yine kendileri yapmaktadır.
Bilişsel davranışsal yaklaşımla, kişinin bedensel belirtileri algılama ve onlara “kötü anlamlar yükleme” olayı anlatılır. Düşünce, beden ve belirtilerin ilişkisi; belirtilerini-düşünceyi nasıl etkilediği konuşulur. Yani önce hastalığın nasıl oluştuğu, belirtilerinin anlamını ne olduğu ve nelere yol açamayacağı anlatılır. Daha sonra kaçınma davranışlarının nasıl yok edileceğine geçilir. İstekli ve azimli olduktan sonra bir ayla üç ay arasında epey yol alınabilir.
PANİK ATAK TEDAVİSİNDE PRATİK BİTKİSEL YÖNTEMLER
Yeme–içme davranışımızda panikataklarla yakından ilgilidir… Örneğin; uzun süre aç kalmak kan şekerini düşürür. Düşen şekeri normale çıkarmak için böbrek üstü bezlerimizden “Adrenalin, kortizol, büyüme hormonları” salgılanır…Bu hormonlar depolarımızdaki yağlardan, proteinlerden şeker üretmeye çalışır…Bu arada çarpıntı, ağız kuruluğu, terleme, sinirlilik, ortaya çıkar. Panikli bir insan normal olan bu durumu hemen panikatak olarak değerlendirir ve korkuya kapılır. Korkuyla beraber adrenalin daha da yükselir ve gerçek panik başlar…
Veya yemek sonrası alınan gıdaların hazmı için “mide fabrikası”nın daha çok enerjiye gereksinimi olur. Bu enerji kanla sağlanır. İstirahat durumundaki çalışmasını terk eden kalp, hızlanmaya ve mideye daha çok kan pompalamaya başlar. Panikataklı biri kalbine çok duyarlı ve odaklı olduğundan bunu hisseder. Çarpıntıyı panik başladı diye düşünür ve korkar…Oysa bu da fizyolojik, normal bir durumdur…Panikle tanışmamış olsa belki hiç dikkatini çekmeyecektir.
Dolayısıyla açlık-tokluk durumumuz, ne yiyip-içtiğimiz panik ataklarımızla yakından ilişkilidir…
Panik atak gevşeme halinin neredeyse hiç yaşanamaması yüzünden stresli bir hayat yaşamaya neden olduğundan, son dönemde sadece Türkiyede değil tüm dünya genelinde popüler hale gelen bitkisel çay karışımları, panik atak gevşeme sürecine yardımcı olabilmektedir. Panik atak nedenleri yüzünden oldukça gergin olan hastanın, bu bitkisel çaylar ile rahatlaması mümkündür. Hamile ve süt emziren hanımlarda doğal ürünler ilk tercih olmalıdır. Ağır olgularda kar-zarar hesabı yapılıp kimyasal ilaçlar kullanılmaktadır. Bu doğal ürünler ilaçlarla birliktede alınabilir (önerilen ölçülerde).
–B vitaminlerinin sinir sistemini güçlendirdiği ve beyindeki serotonini artırdığı, adet öncesi gerilimi azalttığı bilinmektedir. Bu nedenle kepekli buğday ekmeği yemek, mercimek, nohut, fasulye, bezelye, barbunya tüketmek faydalıdır. Sinir sistemini yatıştırıcı, yorgunluğa, dalgınlığa iyi gelen magnezyumdan zengin pırasa, kansızlığa iyi gelen folik asiten zengin ıspanak mutlaka yenilmelidir.
–Melisa, papatya, rzene, kediotu, sarı kantaron. Günde bir fincan melisa, bir papatya, bir rezene çayı panik belirtilerini azaltabilir…Ihlamur ve adaçayıda faydalıdır.
-Östrojeni düşük olan hanımlar her gün bir bardak adaçayı içebilirler…Menapoz sorunu yaşayıp anksiyetesi artan hanımlar; buna ilave olarak “civan perçemi” kaynatıp her gün yarım kahve fincanı kadar içebilirler…
-Haftada iki gün somon balığı yemek omega 3 ihtiyacını doğal yoldan karşılayabilir. Kış mevsimlerinde
-Mide ve hazım sorunları için turp salatada mutlaka olmalıdır. Yeşil salata her gün yenebilir…
–Omega 3 ve 6 dan zengin olan çörek otundan hergün bir tatlı kaşığı yemekte alınır. Çörek otu bağışıklık sistemini güçlendirir. Sık sık enfeksiyon geçirenler için yardımcı bir üründür. -Omega 3 ve omega 6 dan zengin olan Ton ve Somon balıklarından yienilir. Bunlar sinir sistemi hücrelerinin zar yapısını güçlendirerek iletinin sağlıklı olmasını sağlar ve vücut direncini artırır…
Balık sevmeyen veya bulamayanlar ise; her gün bir yemek kaşığı Keten Tohumu yiyebilirler. (sütle, yoğurtla ya da suyla yutulabilir…) Aynı zamanda fazla kolesterolü atıp, damarların akışkanlığını artırır. Bağırsakların sağlıklı çalışmasını sağlar ve içerdiği omega 3 yağ asidi sayesinde beyni güçlendirir. Keten tohumunu yoğurtla karıştırıp yersek aynı zamanda Magnezyumda almış oluruz…
-Panik atak tetikleyici yiyecek ve içeceklerden kaçınmak.
-Günde toplam 8-10 su bardağı; su, soda, taze sıkılmış meyve suları içmek
-Günde 5 adet değişik ve özellikle o mevsimde olan meyvelerden yemek. -Mevsimsel beslenmek
-Özellikle sebze yemeklerini az pişirip vitaminlerinin hasar görmesine engel olunmalı. Yağı kesinlikle yakılmamalı… Hatta sebzeleri buharda pişirip, üzerine zeytinyağı gezdirmek daha sağlıklıdır.
-Öğünler sık ve az yenmeli.
-Tatlılardan sütlü ve meyve tatlılarını tercih etmek.
-Meyve ve tatlıların yemekten iki saat önce ya da sonra yenmesi daha doğru olur.
-Çay tiryakileri günde 5-6 bardağı geçmemeli ve açık içmeliler.
-Panik ataklar kontrol altına alındıktan sonra günde bir adet kahve içilebilir.
–Her gün mutlaka bitkisel çay içilmelidir. Panikatak ve kaygı giderici özelliği olan Melisa, Papatya gibi bitki çaylarından günde toplam üç fincan içilmeli…
-Evde işyerinde Lavanta bulundurup, ondan yayılan rahatlatıcı kokudan faydalanılır. Güzel kokuların ve bazı müziklerin gevşetici, huzur verici etkisi vardır.
-Her gün bir adet muz yiyip mutluluk hormonlar güçlendirilmeli. Haftada iki üç sefer toplam 100 gram bitter çukolatada yenilebilir…
-Direnç düşüklüğünü yenmenin bir yoluda hergün iki fincan Ekinazya çayı içmektir. Ekinazya;T lenfositlerini, makrofajları aktive eder. İmmunotoniktir. Kış aylarında üst solunum yolları enfeksiyonlarına karşı direncimizi artırır. Kronik yorgunlukta yorgunluk hissini azaltır.
-Sonbahardaki yorgunluk ve miskinliğimizi atabilmek için uyarıya ihtiyacımız vardır. Meyankökü kronik yorgunluk ve halsizliğe iyi gelir. Meyankökü şerbetleri yaygın olarak kullanılmaktadır.Tansiyonu düşük olanlara faydalıdır.Yüksek tansiyonlular meyankökü kullanmamalıdır . Ayrıca kortizol düzeyi yüksek olan depresyon hastalarınında meyankökünü kullanması doğru değildir.
-Mate(Paraguay çayı) ve yeşil çayda gün içerisinde içilmelidir. Bu çaylarda hem antioksidan hemde sinir sistemini olumlu etkileyen çaylardır Aynı zamanda kan yağlarını eritici özellikleri vardır. İştahı çok açılanlar, yemeklerden yarım saat önce mate çayıyla ıhlamuru karıştırıp içerseler iştahları azalır.
-Uykusuzluk çekenler, sıkıntı ve gerilim yaşayanlar, panikatak geçirenler; Melisa, papatya çaylarını içebilirler. Kediotu Kökü bitkisini, melisa, Nane, Lavanta çiçeği ile karıştırıp içebilirler.
Yine kuşburnu çayı içerek C vitamini deposundan yararlanıp direnci arttırılır.
– Kepekli ekmek, kahverengi pirinç, yeşil yapraklı sebze ve meyvaları yiyerek B vitaminlerini bolca alınmalı. B vitaminleri sonbahar ve kış yorgunluğuna, depresyonuna karşı sinir sistemini güçlü kılar ve zindelik verir. Hanımlarda adet öncesi gerginliği giderir.
-Günde 1-2 havuç yiyip gözlerin canlılığı artırılır, hem de hasar gören hücrelerin tamiratına yardımcı olur. Havuç erken yaşlanmayı önler, bir çok kanserin gelişmesini önler. Fazla kolesterolü düşürür.
HASTA YAKINLARINA ÖNERİLER
Panik atak geçtikten sonra; kişi üzerinden kamyon geçmiş gibi hisseder. Müthiş bir yorgunluk, isteksizlik, sese, gürültüye, kalabalığa, ışığa karşı tahammülsüzlük ortaya çıkar. Yatmak, dinlenmek en iyi bir seçim olur. Yanında güvendiği birisi olsun ama soru sormasın, fazla konuşmasın istenir. Bunlar zaten bir “harpten çıkmış” insanı daha da yorar.
Panik atak çok ilginç bir süreçtir. Zamanla kişi atakların kötü bir duruma yol açmadığını öğrenir. Buna rağmen ‘’mantıksız’’bulsa da bir anlam veremese de, atak sırasında çektiği acı, ızdırab ömründen dakikalar, saatler götürmektedir.
Panik atak, yaşayanlar tam olarak birbirlerini anlarlar.’’Dışarıdan’’birilerinin anlaması mümkün değildir. ’’En azından’’panik ataklıları dinleyin, hak verin, anlayış gösterin, yardımcı olmaya çalışın destek olun.
Panik ataklılar hassas, duygusal, kırılgan insanlardır. Asla onlara ‘’kafaya takma, bir şeyin yok, rahatlık batıyor, evham yapıyorsunbizde bir gün ölmeyecek miyiz, bu kadarda korku olmaz ki canım” demeyin. Onların kırılganlığını ve öfkesini çekmeyin.
-Aile ve çevre desteği iyileşmeyi hızlandırır. Hastayla iletişimin güçlü olmasının iyileşmeye olumlu katkısı vardır. Hastanın çevresine karşı tutumu ve bazı olumsuz davranışların şahsınıza karşı değil, rahatsızlık kaynaklı olduğunu bilip anlayışlı davranın.
-Hasta çevresinin telkinleri etkisinde kalır. Hastanızın naz, rol yaptığını, naza çektiğini sakın düşünmeyin ve telaffuz etmeyin.
-Hastalık sürecinde “ normal “ dönemdeki gibi davranışlar ve sorumluklar beklemeyin. Ona sevgi, şefkat, ilgi gösterin.
Hasta yakınlarının: “Sana kendinden başkası yardım edemez”, “her şey senin elinde”, “herşey sende bitiyor” şeklindeki öneriler hastalığın bütün sorumluluğunu hastaya yükler, bu tip konuşmalar hastayı güçsüzleştirir.
-Hastalığınızdan dolayı işinizi, sosyal ilişkilerinizi, bakımlarınızı aksatabilirsiniz. Bu geçicidir, eksiklik, suçluluk duymayın. Suçluluk duymak hastalığı ağırlaştırır.
-Size üzüntü, stres veren insanlardan uzak durun.
-Elde edemediklerinizle değil, elinizde olanlarla mutlu olmayı öğrenin.
-Yanlışlarınızla yüzleşmekten korkmayın.
Paniğin kişinin kontrolünün dışında olduğunu bilmek ve onu anlamak
-Onu eleştirmeyin, küçük düşürücü yada zorlayıcı davranışlarda bulunmayın.
-Hastalık kontrol altında olana kadar ona destek verin.
-Hastayı zorlayarak korktuğu durumlarla yüz yüze getirmeyin. Örneğin, seyahate yollamak, asansöre bindirmek, kalabalık alışveriş merkezine sokmak gibi…
-Kendi kaygı ve korkularınızı iyileşene kadar ona yansıtmayın. Çünkü panikli insan hastalık, acı, keder, felaket haberlerinden olumsuz etkilenir.
-Hastanız evhamlı yapıdaysa bir sefer iyi bir fiziksel muayeneden geçirtin. Ayrıntılı Çek-Ap yaptırın. Paniği açıklayan fiziksel bir neden yoksa, bir daha fiziksel işlemlere baş vurmayın. Hastanızın psikolojisini bilmeyen bazı hekimler, muğlak konuşarak hastanın paniğini artırabilir.
-Hastanın yanında sağlık haberlerini okumayın, ”falan kalpten gitmiş, filan aklını oynatmış” şeklinde kesinlikle konuşmayın.
-“Yeter artık bir an önce iyileş bizde bıktık usandık” demeyin
-Hastanıza “Senin için ne yapayım, nasıl yardımcı olayım “ diye sorun. Onu mutlaka can kulağıyla dinleyin ve anlamaya çalışın.
-Şunu unutmayın ki, panikli insanlar yaşama çok bağlıdırlar. Kendi kendilerine acı çektirmek isterler mi?
-Paniğin dini inanç eksikliği, iman zaafı olmadığını bilin. Dindar insanda ülser olduğu gibi panik atak da yaşayabilir.
-Sabırlı olun panik atak mutlaka kontrol altına alınabilir bir durumdur.
-Bazı dindar panikataklılarda Tanrı nezdinde farklı yerleri oldukları inancını taşırlar. Panikatakla ölüm korkusu ve bazı kaçınma davranışları ortaya çıkınca şaşkınlık yaşanır. Sorgulama ve hayal kırıklığı yaşanır…Bu şekilde düşünenler farkında olarak ya da olmayarak Tanrıdan imtiyaz talep etmektedirler. Oysa “Tanrının elçileri-peygamberleri”, en büyük acıları yaşamışlardır. Dünya bir imtihan meydanıdır.
Sonuçta, panikatağa bağlı ölüm korkusu normal ölüm korkusundan çok farklı ve şiddetlidir.
PANİK ATAK SORUNUNU YAŞAYAN KİŞİNİN YAPACAKLARI
Hastaya öncelikle hastalığı nasıl kontrol edebileceği öğretilmektedir. Bunu başarabilen hasta ilerleyen zamanlarda panik atağı tamamen hayatından çıkartabilmektedir.
Panik atak tedavisindeki en büyük sorun hastanın fiziksel bir rahatsızlığı olduğuna inanması ve bu nedenle psikolojik desteği geç aramasıdır. Yapılan araştırmalar, panik atak tanısı konulan hastaların yüzde yetmişinin hastalığın ne olduğunu bulmak için en az on doktora gittiğini göstermektedir.
–Hastalık hakkında doktorunuzdan ve yayınlardan çok iyi bilgi alın. Temel Kural:”Düşmanını Tanı” Sana ne yapıp ne yapamayacağını bil!
–Kendinizi dinlemekten vazgeçin.
-Kendinize sürekli olarak olumlu düşünce kalıpları belirleyin ve bu şekilde telkinler verin.
(Olumlu düşünce kalıbı -Benim kalbim hızlı çarpmayacak değil, benim soluk alıp vermem, tansiyonum, şekerim kalp ritmim oldukça düzenli ben sağlıklı bir insanım şeklinde olmalı)
– Dahili, fiziksel muayeneler ve tahlillerde hiçbir şey yoksa; bir daha tahlil yaptırmayın ve dahili muayeneye gitmeyin.
– Her hastanın tedavi süresi, onun kişiliğine durumuna bağlı olduğundan tedavi süresini bilin ve bu süreyi en verimli bir şekilde kullanın.
-Yakınlarınızıda doktorla görüştürün. Hastalığın sizin elinizde ve iradenizde olmadığını öğrensinler ve size”yüklenmesinler”
-Umudunuzu ve kendinize olan güveninizi hiçbir zaman yitirmeyin.
-Hiçbir şeyi içinize atmayın ve sıkıntınızı ve negatif enerjinizi topraklayın yada atın
-Yürüyüş yüzme tenis gibi her gün düzenli olarak yaptığınız bir spor aktivitesi edinin. Mümkünse dah sık doğa yürüyüş ve gezileri yapın, her gün yarım saat yürüyüş yapın. İmkanınız varsa bunu deniz kenarında yapın çünkü oksijenin en yoğun olduğu ”ozon” deniz kıyılarında bulunmaktadır.
-Eğer yeşil alanları tercih ediyorsanız birazcık yüksek yerleri seçin. Çünkü orada da ozon yoğundur.
‘’Ozon” kandaki zararlı atıkları yok eden, kanı oksijenle temizleyen, hücreleri yenileyen antioksidan bir oksijen molekülüdür.(O3)
– Çözemediğiniz ve sizinle direkt ilişkisi olmayan sorunlarda üzülmeyin. “Kulak arkası edin.”
-Panik krizini hissettiğiniz an dikkatinizi başka yere vermeye çalışın
Her gün mutlaka duş alın. Önce sıcak, sonra soğuk geçişlerde vücudunuza jimnastik yaptırın. Suyun terapi yapıcı etkisini unutmayın.
-15 günde bir masaj yaptırın.
-Uykunuz düzenleyin ve düzenli olarak tatil yaparak vücudunuzu ve zihninizi dinlendirin.
-Beslenmeniz sağlıklı bir hale getirin. Midenizi tıka basa doldurmayın, uzun süre aç kalmayın.
-Kahve şeker çikolata koyu çay ve hormonlu yiyecek ve içeklerden uzak durun
-Zevk aldığınız şeyleri belirleyin ve hobi edinin dikkatiniz ve ilginizi oraya verin. Sizin gibi panik yaşayan insanlarla bir araya gelin
-Nefes ve gevşeme egzersizleri öğrenin ve her gün düzenli olarak yapın(Derin nefes alıp içinizde tutun ona kadar sayın ve ağzınızdan üfler gibi yavaş yavaş verin) -Günlük hayatınızda rahatlamak ve dengeye ulaşmak için sürekli yapın
-Cinsel yaşantınızı canlandırın, sosyal çevre ilişkileriniz, aile ilişkileriniz düzenleyin
-Gevşeme egzersizleri öğrenin ve düzenli olarak uygulayın ve devamlılık gösterin. Bütün vücut kaslarınızı kasıp sonra gevşetin.
-Önemli planlar yapmak, hedefler koymak bu amaçla arkadaş grupları oluşturmak.
-Tembel, miskin, bezgin, mutsuz ve bağımlılık davranışları olan arkadaşlardan uzak durmak.
-Mizahla ilgilenmek, mutlaka gülebilmek, gülemiyorsak onu öğrenmek.
-Aile değerlerini önemsemek ve iyi bir aile ortamı oluşturmak.
-Hangi işte olursa olsun işini önemseme; işin hakkını vermek.
-Temel insani değerlere sahip olma, kişilikli, nitelikli insan olmak: Dürüst, güvenilir, yürekli insan olun. -Özünüz ve sözünüz bir olsun. -Kendiniz için istemediğiniz şeyleri başkası içinde istemeyin. -Duygu ve düşüncelerinizi yeri geldiğinde açığa vurun. -İyi niyetli, sempatik, gülümseyen, yardım sever insan olun. Fakat sürekli ‘’verici”olmayın yoksa ‘’vazifeniz”olur. -Her söylediğiniz doğru olsun.Fakat her doğruyu her zaman söylemek doğru değildir ilkesini unutmayın. -Öfkenize hakim olun, kendinize zaman tanıyın, ondan sonra harekete geçin. -Aklınızla duygunuzu beraber kullanın. -İyi bir sırdaş ve dost olun. -Dostlarınızı ve arkadaşlarınızı, akrabalarınızı arayın hal hatır sorun. -Sevdiklerinize küçükte olsa zaman, zaman hediyeler alın. -Zor günlerinde dostlarınızı yalnız bırakmayın.
-Bahçemize, balkonumuza, evimize, işyerimize mutlaka birkaç sonbahar-kış bitki, çiçeği ekmeli ve onun bakımını yaparak adım, adım büyümesini izlemeliyiz.
Temelde panikatak veya depresyon sorununu siz yaşıyorsunuz. Etrafınızda her açıdan bundan etkilenecektir. Siz kimseyle çatışmadan, zıtlaşmadan, kavga etmeden nasıl tedavi olacağınıza odaklanın. Amacınız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olsun . Sizi anlamak istemeyenlerle vakit geçirip stresinizi artırmayın.
PANİK ATAKTA BİLİNMESİ GEREKENLER
*Bir anda ortaya çıkarak yoğunlaşır ve ağır ağır kaybolur. Başlangıcında bunun farkına varıp üzerine gitmez ve bunun ortaya çıkmasına neden olan yer davranış yada tetikleyici etmenden uzak durmakta fayda vardır. Bu rahatsızlık veren ve atağı başlatan duruma yada yere daha sonra yavaş yavaş alıştırarak yaklaşmak erken dönemlerde kolaylıkla mümkün olabilir..
*Şehirde yaşayan, boşanmış, ağır travma ve sıkıntı geçiren insanlarda görülme oranı daha fazladır.
*Ekonomik durum ya da eğitim düzeyiyle bağlantısı yoktur.
*Kadınlarda görülme oranı erkeklere oranla 2-3 kat fazladır.
*Rahatsızlıkların fiziksel etkileri nedeniyle hemen hemen her branştaki doktora farklı nedenlerle defalarca başvurmakta tahliller istemekte tedavi talep etmektedirler. Nefes sorunları, kalp rahatsızlığı, mide rahatsızlıkları, kanser korkuları ile defalarca alan doktorlarına başvurmakta yapılan tahlil ve kontroller sonucu temiz çıkmalarına karşın panik bozukluğu kabullenmemektedirler.
*İlerleyen yaşlarda başlanma oranı düşer
*İçe dönük, mükemmeliyetçi, telaşlı, aceleci, sıkıntılı insanlar daha yatkındır.
*Devamlı baskı, stres altında olmak ağır travmalar geçirmek(aile sorunları boşanma ölüm gibi) riski arttırır.
*Hayır diyememe, bağımlı kişilik yapıları, özgüven sorunu yaşayan insanlarda, iletişim sorunu yaşan (nefret, öfke, kızgınlık) hislerini dışa vuramayan insanlarda, bastırılmış kimliğe sahip insanlarda ortaya ihtimali daha yüksektir.
*Depresyon geçirmiş yada geçirmekte olan, sosyal fobiye sahip insanlarda daha sık görülebilir
Panikatağı Tetikleyen Yiyecek–İçecekler Ve Durumlar Nelerdir?
-Koyu çay
-Kahve
-Aşırı yemek yemek
-Özellikle tatlı yiyecekler(bunlar kan şekerini birden yükseltir. Direkt glukoz içeren yiyecekler kan şekerini birden yükseltiğinden şekeri düşüren İnsülin hormonunu aşırı salgılatır ve kan şekerini birden düşürüp paniğe sebep olabilir)
-Düzensiz ve tek yönlü beslenmeler
-Uzun süre aç kalmak
-Yemeklerden sonra hemen uyumak(özellikle ağır yemeklerden sonra…)
-Vitaminden yoksun yiyecekle beslenmek
-Aşırı ve hızlı kilo vermek-Rejim yapmak(bu durum vucut kimyasını bozarak paniğe depresyona yol açabilir. Ayda en fazla iki–üç kilo verecek şekilde diyet yapılmalı)
-Rejim amaçlı iştah kesici ilaçlar da paniğe depresyona sebep olabilmektedir.
Tedavinin Temel İlkeleri
–Panik atakları ortadan kaldırma
-Sürekli atak yaşayacağım diye bunaltı, kaygı yaşamayı önlemek.
-Panik atak korkusuyla yapılmayan davranışların yapılır hale gelmesi (tek başına yola çıkabilmek, kapalı mekanlara girebilmek, yalnız kalabilmek gibi… )
-Panikle birlikte görülebilen diğer bedensel ve psikolojik sorunları gidermek
-Zamanla paniği önemsemeyecek ve unutacak seviyeye gelmek
-Panikten dolayı bozulan aile, iş-sosyal yaşamın eskisi gibi normalleşmesi.
PANİK ATAĞIN GELMEMESİ İÇİN GELİŞTİRİLEN DAVRANIŞLAR
Panik Bozukluğu olan hastalarda bütün bunlar hastanın elinde ve iradesinde değildir.
Örnekler:”Her an bana bir şey olabilir, düşüp bayılırım”korkusuyla aşağıdaki davranışlar geliştirilir:
– Yanında su taşıma,
– Sürekli kalbini ve nabzını dinleme ve tutma,
– Tansiyon aletiyle dolaşma, sürekli tansiyonunu ölçme ve ölçtürme,
– Yakınlarının adreslerini, telefonlarını özel bir şekilde yanında taşıma,
– Panik krizi yaşanır endişesiyle cinsel ilişkiden kaçma, sportif aktiviteleri bırakma,
– Sürekli yanında birilerinin bulunmasını isteme, yalnız kalamama, sokağa çıkamama, kalabalık , kapalı yerlere girememe, toplu taşıma vasıtalarına binememe…
– Bulunduğu muhitten uzağı gidememe,
– Tatile seyahate çıkamama,
– Birçok sağlık sigortasına üye olup, kartları yanında taşıma,
– Bir yere gideceği zaman sağlık kuruluşlarının olduğu güzergahlar dan gitme,
– Sık sık, acil ünitelerine başvurup kalp grafikleri(EKG)çektirme, Check-Up lar yaptırma,
– Berbere diş hekimine gidememe,
– Boğazını sıkan bir şey giyememe,
– Sütyen takmaktan sıkıntı duyma,
– Camiye gidememe veya en arka safta namaz kılma,
– Cenaze arabası, ambulans, itfaiye aracı görünce hastanelere gidince fenalaşma hissi,
– Uyanamama, uykuda panikle ölürüm diye uyumama, uykusunu kaçırma,
– Tansiyon yükselecek, kalp krizi geçirilecek veya felç kalınacak korkusu ile aşırı rejim_diyet uygulaması,
– Tv’lerdeki, basındaki intihar, cinayet, felaket haberlerinden aşırı etkilenme, onlar gibi olma korkusu,
– Otomobilde panik yaşarım korkusu ile, otomobiline binememe, otomobilini satma,
– Uçağa, vapura binememe,
– Tek başına banyo yapamama, tuvalete gidememe, kapıda birisini bekletme,
– Bayılırım, ölürüm diye aylarca banyo yapamama,
– Panik krizi geçtikten sonra, aşırı yorgunluk, keyifsizlik halinin ortaya çıkması,
– Tünellerden, köprülerden geçememe, yüksek yerlere çıkamama,
– Kendisini aşağı atma korkusu,
– Panik anında bayılırım korkusuyla organlarını ve cildini belli etmeyecek giysi giymek,
– Değerli takı takmamak,
– Panik sürecinde tuvalete gitme isteği,
– Daha fazla güvenebileceği birilerinin yanına taşınma (aileden biri, doktoru ya da hastanelere yakın…)
– Her gömleğinin, ceketinin cebine kriz anında kullanılmak üzere ilaç koyma,
– Issız ve şehirden uzak yerlere gidememe.
PANİK ATAK TÜRLERİ
1. Beklenmedik ataklar: Nedensiz, birden ortaya çıkan nöbetler. Panik bozuklukta bu tür ataklar vardır.
2. Duruma bağlı olanlar: Korkulan bir kedi, köpek veya başka bir nesneyle yada bir durum karşısında ortaya çıkar.
3. Durumsal yatkınlık gösterilen panik ataklar: Genellikle destekleyici bir etken vardır, ama her zaman panik oluşmaz. Örneğin araba kullanırken panik atak oluşmaktadır. Bazen araba kullandıktan sonra atak geçirmektedir…
PANİK ATAĞIN ALT TİPLERİ
a-Klasik Panik; Çarpıntı, heyecan ile başlar göğüste sıkışma, sol kolda uyuşma ve ağrı, hızlı soluk alıp verme boğazda düğümlenme kalp krizi geçiriyormuş hissi oluşur, yakınlarında kalp krizi geçirme vakası yaşanan vakalarda daha sık görülür.
b-Konifik Panik; Bilinci etkileyen tipidir. Algıda karanlılık, etrafı ve etraftaki cisimleri algılayamama, bayılama, boşlukta olma hissi, benden ve ruhun ayrılması hissi yaşar.
c-Nonkognifik Panik; Gögüste çarpıntı baskı fenalık hissi görülür.
d-Nokturnal Panik; Ani çarpıntı ve panikle uykudan uyanır, pencereler kapılar açılır havasızlık nefes alamama, ölüm korkusu, terleme sıkıntı ve kabuslar nedeniyle uyuyamama, uykudan kaçma yaşanır, uykusuzlukla birlikte pek çok sorunu da beraberinde getirir. Bazı kişilerde yalnız yatamama şeklinde ortaya çıkabilir.
e-Aleksitimik Panik; Aleksitimik(Duyguları için sözleri olmayanlar. Öfkelendiklerini, kızdıklarını, sevindiklerini pek de belli etmeyen, duyguların söze dökülememesi.Psikiyatrik hastalarda %30 normal insanlar % 10 oranında görülme oranına sahiptir. Sosyalleşmeyle ilişkili olduğu düşünülüyor. Yeterince ilgi ve şefkat görememiş çocukların beyninin duyguları tanıma bölümünün yeterince gelişmediği, yapısal bir anormalliğin olduğu ve bunun da aleksitimiye yol açtığı yönünde bulgular var. Eğitim düzeyiyle de çok alakalı. Eğitim düzeyi düştükçe aleksitimi artıyor, çünkü duyguları ifade edecek kelimeleri olmuyor.
Ailenin sosyal olması önemli. Evde, anne-baba ve çocuğun etkileşimi azaldıkça, aleksitimi oranı artacağı düşünülmektedir. )
Panikte duygularını ifade etmekte zorluk yaşayan insanlar, çok sıklıkla bu duygusal çatışmalarını bedene yansıtıyorlar, yaygın vücut ağrıları, mide belirtileri, huzursuz bağırsak sendromu. Panik ataklarda aleksitimi yaygınlığı çok yüksek oranda görülüyor. Travmaya geçirmiş, tacize uğramış, örselenmiş insanlarda da. Obezitede de yine aleksitimi oranı çok yüksek. Bu kişilerin büyük bir olasılıkla kendilerine anlattıkları bir hikaye yoktur. Çoğunlukla şaşkınlık, Nasıl yani? Tepkisi verirler. Uzun yıllar en yakınındaki insanlarla sıcak bir duygusal iletişim kuramamış, anneleri veya onlara bakanlarla aralarında yeterli derecede güvenli bir bağ oluşmamıştır.
Bu yüzden duyguları ifade edecek gerekli ortamı ta, ilk çocukluk yıllarından itibaren yakalayamamışlardır.
-Genelde erkekler duygusuz olmakla suçlanırlar.
Erkekler kadınlara göre biraz daha fazla aleksitimik bulunuyor. Psikoterapi yani duygular dünyasına yolculuk. İnsanın duygularıyla yüzleşmesini, duygularını fark etmesini sağlamak ve duyguların korkulacak şeyler olmadığını anlatmak gerekiyor.
f-Gastro intestinal Panik;Mide ve karında başlayan fenalık hissi, boğazda düğümlenme bulantı, şişkinlik, gaz, isal olabilir.
g-Korkusuz Panik;Korku ve anksiyete görülmez. Somatizasyon bozukluğunda olduğu gibi sürekli nöroloji, kardiyoloji uzmanlarına müracaat ederler, tahlil ve muayenelerde hiçbir olguya rastlanamaz.
PANİK ATAKLARA SEBEP OLABİLEN TIBBİ DURUMLAR
* Hipoglisemi(kan şekeri düşüklüğü)
* Feokromasitoma(Böbrek üstü bezi hastalığı, aşırı adrenalin salgısı yapar)
* Kortizol hormonu yüksekliği
* Tiroid bezinin aşırı veya yetersiz çalışması(Halk arasında guatır vs denen hastalık grubu)
* Alkol ve diazem veya bazı-epilepsi ilaçlarının birden kesilmesi durumunda yoksunluk sendromu içinde panik ataklar görülebilir
* Kafein, kokain, uyarıcı anfetamin ve benzeri doping maddeleri alımı
* Vitamin eksiklikleri, kansızlıklar
* Beyin tümörleri
* Epilepsi(sara)hastalığı
* Multipl skleroz ve bazı nörolojik hastalıklar
* Akciğer hastalıkları(Tıkayıcı kronik akciğer,akciğerde damar tıkanması)
* Bazı kalp hastalıkları
* Bazı enfeksiyon hastalıkları.
PANİK BOZUKLUKLARIN BERABERİNDE GÖRÜLEN BOZUKLUKLAR
–Psikodinamik Teoriler:Bilinçaltı ve bilinç arasındaki çatışmalar, benliğin savunma mekanizmaları bunu karşılamıyorsa panik ataklar ortaya çıkabilir.
–Gelişimsel Teoriler: Birinci içgüdü bağlılıktır. Bağlılık figürünü kaybetme tehlikesinde anksiyete ortaya çıkar. Anksiyete korkunun bir bileşimidir.
Temel dürtüler; ayrılma, savunma, kabul görme gibi erken yaşlarda paniğe ve depresyona neden olur . John Bowlby sosyal fobinin bir ayrılma korkusu olduğunu söyler ve bağlılık figürüne gövenle bağlanamamaktan kaynaklandığını belirtir..
-Öğrenme Kuramları: Belli dış uyaranlara karşı şartlanılmış olarak öğrenilmiş savunma mekanizması olarak görür. Depresyonda da olduğu gibi yakın çevresinde gördüğü şekilde uygulama olarak nitelendirir. Örneğin: Bir şey yiyememe mide krampı ve kusma olarak depresyon yaşayan bir yakınını gören bir kişinin depresyon geçirdiğinde karşılaşacağı belirtiler birbirine çok benzer hatta birebir aynı olabilir. Hiç görmeden ve bu belirtilerden haberi olmadan depresyon geçiren aynı kişi gülme ve ağlama krizleri yada içine kapanma şeklinde yaşayabilirdi gene bu depresyonu. Koşullu refleks kuramına göre anksiyete; tehlikeli dış uyaranlara karşı organizmanın koşulsuz yanıtıdır. Fobiler klasik şartlanma yoluyla nötral uyarana bağlı bunaltıdadır
-Bilişsel Modeller: Bu modelde bazı bedensel belirtileri aşırı dikkate alma, kendine odaklanma, bunları yanlış yorumlama. Bunları zihninde imajine etme ve sonrasında bendesel belirtilerde artış ve tekrar yanlış yorumlama neticesi girilen kısır döngü karşılıklı tetiklemeler olarak açıklar. Kişi artık dikkatini sürekli bedensel duyumlarına verir ve tetikte bekler ve olumsuz düşünceleri pekişir.
Biyolojik Bozukluklar
Aşırı egzersizle artan laktat panikte artmış, oksijen tüketimi, metabolik hızı artıran kafein, yohimbin ve karbondioksitinde panik atağı ortaya çıkardığı bilinmektedir.
Karbondioksit beyinde katekolamin ve noradrenerjik siklusu artırarak paniğe neden olur. Panik esnasında aşırı noradrenalin salgısı olmakta ve otonomik belirtileri ortaya çıkarmaktadır.(çarpıntı, ağız kuruluğu vs..)
Lokus seruleus’un panikte etkisi: Beyinde 4. ventrikül tabanında gelişmiş olan çok sayıda hücreden oluşan bir alandır. Beynin bir çok bölgesiyle bağlantıları vardır. Beyindeki noradrenalinin %70 inden fazlası bu bölgeden karşılanmaktadır. Beyindeki noradrenerjik aktivite artışı, korku ve bunaltı ortaya çıkarır.
Aşırı uyarı halinde bütün beyin fonksiyonları ve irade dışı çalışan sistemler uyarılmaktadır.
Orta derecede ise uyanıklık ve dikkatte artış olmaktadır.
Az uyarılma halinde korkusuzluk, ani impulsif davranışlar ve dikkatsizlik ortaya çıkmaktadır.
Serotonin ve panik ilişkisi: Sinir hücreleri arasında iletişim görevi olan önemli bir “norotransmitter” dir. Serotonin seviyesindeki değişiklikler, serotonin işlev bozukluklarında paniğe yol açtığı söylenmektedir.
Mıtral Valv Prolapsusus: %40-50 Kalp kapakçığı sarkması- Göğüs ağrısı , çarpıntı ile acillere başvuran hastaların % 40’ında panik bozukluğu saptanmıştır. – Göğüs ağrısı nedeniyle anjiografi yapılan hastaların % 40-60ında panik bozukluğu bulunmuştur. – Tedavi olmayan panikli hastalarda koroner arter hastalığına bağlı ölümler üç kat daha sık görülmüştür.
Troıd Bezi Anormallikleri: Hipertirioidizim, Hiperparatiroidizim
İrrıtabl Kolan Sebdromu: Huzursuz bağırsak sendromu.
Akçiğer Hastalıkları: Müzmin tıkayıcı akciğer hastalıklarında %8-20arası panik bozukluğu bulunmaktadır. (Astım, bronşit, amfizem, allerjik akciğer hastalıkları….)
Migren %12-15 baş ağrısı şeklinde ortaya çıkar
Epilepsi sara nöbeti :Temporal nöbetlerde görülen, korku, terör, yabancılaşma, farklı algılama aşırı sıkılma ve taşıkardi gibi belirtiler, panik atakta da görüldüğünden gözden kaçabilir.
Beyin-damar hastalıkları: Beyin-damar hastalıkları panik bozuklukta diğer hastalara göre iki kat fazladır. Panikteki tansiyon yükselmelerinin buna yol açtığı söylenmektedir.
Hipertansiyon
Feokromasitoma: Böbreküstü bezi hastalığı
Vertibüler distoma kulaktaki denge fonksiyon bozukluğu
–Genetik ve ailesel nedenler
-Birinci derece yakınlarda görülme oranı %15-30 arasıdır. Tek yumurta ikizlerinde eş zamanlı olarak panik atak görülme oranı %30-40 olarak belirtilmiştir.
Psikolojik Ve Psikiyatrik Bozukluklar
1. Panik Bozukluk: Panik ataklar en sık ve en çok panik bozuklukta görülür. Panik bozukluk panik atağın üzerine kurulu bir rahatsızlıktır. Kişi panik atağı bir ve birden fazla deneyimler ve panik atak yaşayabileceğine dair yoğun bir korku duyar. Bir kez de panik atak yaşamış olsa, sürekli, aklında “acaba yine yaşarmıyım?” endişesi vardır. Bundan kurtulmak içinde kendi kendini rahatlatmak için ‘’ kaçınma’’ davranışları geliştirir.
2. Sosyal Fobi: Sosyal fobik bir insanda zaman zaman panik atak yaşayabilir. Karşı cinsle konuşma durumunda kalma, bir toplulukta bulunma ve göz önünde olma, birileriyle tanışma ve göz göze gelme zorunluluğu, birilerinin önünde yazı yazma, bir şeyler yiyip içme, başkalarının yanında çişini yapma durumlarında panikatak yaşanabilir. Kişinin elleri titrer, yüzü kızarabilir. Terleme ve ateş basması, şaşkınlık, konuşmada kekeleme ve şaşırmalar ortaya çıkabilir. Bu o anki zorlanma durumuna bağlı bir kaygı-panik durumudur. Diğer zamanlarda, ya da kişinin bu ortamlardan kaçındığı zamanlarda panik atağı olmaz. Oysa Panik bozuklukta her hangi bir yerde ve her hangi bir zamanda; beklenmedik bir anda panikataklar ortaya çıkabilir. Sosyal fobiler çocukluktan itibaren sessiz, utangaç, çekingendirler, okullarda parmak kaldırmazlar, tahtaya kalkmazlar, kaldırıldıklarında yüzleri kızarır, bazen konuşamazlar, başları öne eğilir ve çok sıkılırlar ve utanırlar. Pek arkadaşları olmaz.
%10-15 oranda bulunur. Sosyal , ekonomik; yaşamsal aktivitelerden kendini geri çekme. Yeni ve yabancı insan ve durumlarla karşılaşmaktan kaçma davranışı sosyal fobik kişilerde görülür. Panikte ikincil olarak sosyal fobik özellikler görülüğü gibi, panikli insanın ayrıca bir sosyal fobisi olabilir.
3. Özgül Fobi: Korkulan, kaçınılan tek bir nesne yada bir durum vardır. Örneğin; kedi-köpek-böcek görülünce, yaralanınca, kan görülünce, uçağa binince panikatak yaşanır.
4. Posttravmatik Stres Bozukluğu (Travma sonrası stress bozukluğu): Tehdit, ağır hakaret ve saldırıya maruz kalma, işkence, tecavüz olaylar, deprem ve diğer doğal afetler, savaşlar gibi herkes için ciddi tehdit ve korku oluşturan durumlarda da zaman zaman panik ataklar olabilir. Kişi yaşadığı olayları hatırlatan bir ses, görüntü veya herhangi bir uyaranla birden geçmiş acı, travmatik anlarına dönebilir. Bazen uykularından panikle uyanırlar. Kendisini hala savaşta, cephede hissedip sipere yatanlar olur. Deprem travmasına maruz kalanlar o anı aynen yaşayabilirler.
5. Akut Stres Bozukluğu: Posttravmatik stres bozukluğundaki gibi bir olayla karşılaşılmıştır. Ancak kişinin sıkıntıları olayı izleyen bir ay içerisinde ortaya çıkar. Belirti ve şikayetler en az iki gün, en fazlada bir ay sürmelidir. Ağır bir benlik çözülmesi, karmaşa hali vardır. Duygusal tepki kaybı, uyuşukluk, dalgınlık, yabancılaşma, gerçeği algılamada bozukluk, kimlik duygusunda karmaşa ortaya çıkabilir. Bazen de panikatakta görülen çarpıntı, terleme, kızarma, yabancılaşma belirtileri görülür.
6. Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğu: Anksiyete; kaygı, bunaltı, sürekli sıkıntı ve stres altında olma halidir. Bütün vücudu ve zihni etkilediğinde yaygınlaşmış demektir. Yoğunluğu artığında panikatak oluşabilir. Kişinin düşünce, duygu ve davranışları tamamen kaygı ve stres altındadır. Sürekli kötü bir şeyler olacağı endişesi vardır. En aşağı altı aydır her gün kaygı yaşanmaktadır. Bir çok olay ve etkinlikler hakkında abartılı kuruntular-evhamlar dikkat çeker. Kişi huzursuzdur. Sürekli yer değiştirir. Sabırsız ve sinirlidir. Kaslarında gerginlik ve ağrılar vardır. Çabuk yorulur, dikkati dağılır. Her şeyin en kötüsünü düşünür. Sese, gürültüye ve ışığa karşı aşırı hassastırlar. Aşırı heyecanlı ve telaşlıdırlar. Adeta diken üzerindedirler. Oturdukları koltukların uçlarına “emaneten” oturur gibiler. Erkeklerde erken boşalma ve başarısız olma korkuları vardır. Mide-barsak sisteminde gastrit-ülser sıktır. Sık sık tuvalete giderler. Aşırı terlerler. Avuç içleri hep ıslaktır. Bu kaygı-endişe hali yoğunlaştığında panikataklar ortaya çıkabilir. Bazen de birlikte görülebilirler.
7. Obsesif-Kompulsif Bozukluk(Takıntı-Saplantı-Titizlik Hastalığı): Takıntılı-titiz kişilik yapılarında olan insanlarda daha çok görülen bir hastalıktır. Saçma olduğu bilinmesine rağmen tekrarlayıcı davranışlar olabilir. Örneğin kapı kilitlendiği halde defalarca kontrol edilir. Hatta yollardan işten dönülerek, bazen komşuya kontrol ettirilerek emin olunmak istenir. Ellerini bir kalıp sabunla yıkadıktan sonra hala temizlenmediğini düşünen şahıs, başına, tasdik için birini dikebilir. Kimisi mikrop kapıp hasta olmaktan korkar. Bir yere dokunmaz. Ellerini sürekli temizler, eldiven kullanabilir. Peçeteyle kapıları tutabilir. Saatlerce banyoda tuvalette kalınabilir. Yanlış oldu diye defalarca ibadet edilebilir. Saatlerce abdest alınabilir. Bu tür hastalarda da takıntılarıyla ilgili kaygı ve stres düzeyleri yükselince panik atak ortaya çıkar.
8. Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu: Kişinin bağlı yada bağımlı olduğu bir nesneden, kişiden, yerden ayrılmak zorunda olduğu durumlarda panik atak yaşanabilir. Bağımlılık yapısı çok belirgin olan insanlar bağımlı oldukları objelerle o kadar bütünleşirler ki, ondan ayrıldıklarında yalnızlık, korku, güvensizlik, panik yaşarlar. Ebeveynlerine bağımlı olan birisi, farklı bir şehirdeki okula giderken, evlenip evden ayrılırken panik olabilir.
9. Genel Tıbbi Bir Duruma Bağlı Anksiyete Bozukluğu: Fiziksel nedenli bir çok hastalıkta da anksiyete ve buna bağlı panikataklar görülebilir. Ciddi akciğer ve kalp hastalıklarında,şeker, Tiroid bezi hastalıkları, hormonal bozukluklar,enfeksiyon hastalıkları,kansızlık ve daha bir çok fiziksel hastalıkta anksiyete ve panikatak ortaya çıkabilir. Özellikle son yıllarda ağır gribal enfeksiyonlardan sonra panikatak ve depresyonlar ortaya çıkabilmektedir. Kan şekeri düşüklüklerinde şekeri normale çıkarabilmek için, panik de de bolca salgılanan adrenalin hormonu ve kortizol, büyüme hormonu salgılanır. Adrenalin Sempatik sistemi uyarır ve panikatak oluşturabilir. Özellikle paniğe yatkın kişilerde daha çabuk oluşur. Akciğeri tıkayan ve kanın oksijenlenmesini bozan hastalıklarda, bazen Astım da da anksiyete ve panik atak olabilir.
10. Madde Kullanımına Bağlı Anksiyete Bozukluğu: Özellikle alkol ve kokain,esrar;amfetamin içeren “haplar” anksiyeteye sebep olabiliyorlar.
11. Anksiyeteli Depresyon: Depresyon sıklıkla aşırı sıkıntılı, huzursuz, anksiyeteli bir tablo oluşturur. Depresyonlu insanın en önemli özeliği: eskiden zevk alarak yaptığı işlerden artık zevk alamaz hale gelmesidir. Kişisel bakımını ihmal eder. Sosyal yaşamdan geri çekilir. Aşırı duygusallık ve çabuk ağlamalar, her şeyden etkilenmeler görülür. Kendine güvende azalma ve çekingenlik, etki altında kalma ortaya çıkar. Kimsenin kendisini anlamadığını, yalnız olduğunu düşünmeye başlar. Geçmişte yaptığı hataları büyüterek suçluluk duyguları geliştirir. Umutsuzluk ve karamsarlık vardır.
Dalgınlık, unutkanlık, okuduklarını anlayamama vardır. Uykuya dalamama, sık sık uyanma, sabahları ya erkenden sıkıntıyla uyanma, ya da kalkmak istememe, dinlenmemiş olarak uyanma söz konusudur. İştah azalıp, kilo verilebilir. Bazı depresyonlular sıkıntısını yiyerek gidermeye çalışır ve kilo artışı olur. Genç kızlarda kilo ve estetik takıntıları baş gösterir. Cinsel isteksizlik olur. Erkeklerde sertleşememe, bazen erken boşalmalar ortaya çıkar.Yeni birine aşık olma ve sürekli onu takıntı haline getirme hali olabilir. Aşırı sinirlilik, sabırsızlık, tahammülsüzlük ve her şeye karşı isteksizlik ortaya çıkar. Kişi bir yere gitmek istemez. Canı istemez ve anlamsız gelir. Oysa panik ataklı insan dışarıda başıma bir şey gelebilir diye dışarı çıkmaktan korkar. Yada yanına birisini alarak çıkabilir. Oysa depresyonlu birisine ısrar etseniz, cazip tekliflerde sunsanız sıkılır, çıkmak istemez. Depresyonlu hasta işe gitmek istemez, sorumlulukları ağır gelir. Gençler okulda başarısız ve uyumsuz hale gelirler. Ev hanımları çocuklarına bakamaz ve onlara sert davranır hale gelir. Ciddi aile kavgaları başlar. Korku ve kaygılar, aşırı titizlik ve takıntılar baş gösterir. Yorgunluktan dolayı küçük bir iş dahi kişinin gözünde büyür ve çok çabuk yorulur. Zaman zaman “yaşamın hiçbir anlamı yok. Ölsem hem ben hem de her kes kurtulur“şeklinde düşünceler olur. Panikataklı insan ise yaşama çok bağlı ve ölümden korkmaktadır. Depresyonlu kişi için ölüm sıradan ve sıcaktır. Halbuki panikatakta ölüm soğuk ve ürkütücüdür. Cenaze arabası görülünce kişi kötü olur. Ölüm haberleri çok rahatsızlık verir. Yakınlarının cenazesine gidemeyen çok panikataklı vardır.
Depresyonda çok yoğun anksiyete-kaygı-bunaltı olduğunda, panikatak da ortaya çıkar. Panikatak daha “gürültülü” olduğundan ön plana çıkıp kişiyi ve hekimi yanıltabilir. Yukarıda sıraladığımız depresyon belirtilerinden 5-6 tanesi kişide varsa temel sorun depresyondur.
Bazen ciddi panikataklardan sonra depresyon ortaya çıkabilir. Ya da panikataklı birisi tedavi olduktan sonra depresyon geçirebilir. Bazen de depresyon tedavi edildikten sonra kişide panikatak gelişebilir.
Çoğunlukla %50-55 arası, depresyonla panikatak içi içedir. Yapılan çalışmalarda her iki hastalıktan sorumlu olan beyin bölgelerinin, yollarının ortak olduğu söylenmektedir.
12. Şizofreni ve Paronoya: Bazı şizofrenlerde, özellikle hastalığın ilk dönemlerinde panik atak olabilir. Fakat panik bozukluklu biri asla şizofreniye dönüşmez. Hastalarımızın en çok sordukları sorulardan biri de “Hocam ben şizofren miyim? Hastalığım şizofreniye çeviri mi?” sorusudur. Bu konuyu ayrı bir başlık altında, başka bir bölümde ayrıca inceleyeceğiz.
Şizofreni bir psikozdur. Yani düşünce alanında ciddi bozulmalar vardır. Şizofreninin değişik alt tipleri vardır. Özellikle şizofreninin ilk günlerinde; düşünce, duygu alanlarındaki karmaşalar, çelişkiler, şüpheler, gerçeklik yetisinin kaybolmaya başladığı süreçlerde, yoğun kaygı ve buna bağlı panikatak olabilir.
Bazı şizofrenlerde hezeyanla , korku-panik olabiliyor. Ya da aşırı takip edilme-kötülük görme hezeyanları olan şizofren hasta, aşırı kaygı-korku nöbetiyle panikatak yaşayabiliyor. Şizofrenik hasta öz bakımına dikkat etmez. Tırnakları uzar, saçı-sakalına karışabilir. Cümleler kopukluk gösterir. Dağınık ve saçma konuşmalar vardır.
Paranoyaklarda da tek bir konuda hezeyan vardır. Kişi kendisini çok çok önemli bir zevat; Mehdi, kurtarıcı gibi görebilir. Yani büyüklük paranoyası içerisindedir. Kıskançlık, güzellik, asalet, kaşiflik gibi çok çeşitli paranoyalar vardır. Paranoyaklarda da zaman zaman panikataklar olabilir. Ama her panikataklı paranoyak değildir. Ve panik bozukluk paranoyaya, şizofreniye dönüşmez. Şizofreni ve Paranoyada çoğunlukla hastalık kabul edilmez. Hastaların yakınları kişiyi tedaviye, zorla vs getirir.Oysa panik bozukluklu hasta her an doktora,ha aneye yakın olmak ister. Bir kısmı hastane karşısında ev tutar. Bir doktorla evli olma hayalleri kuranlar olur…
13. Hipokondriasis(Hastalık hastalığı): Halk arasında orasını burasını dinleyen, evhamlı, sürekli doktor doktor dolaşan kişilere hastalık hastası derler. Bu kişilerde de zaman zaman panikatak görülebilir. Kişi ciddi bir fiziksel hastalığı olduğuna inanmıştır. “tonlarca” tahlil-tetkik yaptırır. Onlarca doktor ve hastane dolaşır. Fiziksel bir bozukluğu olmadığına ikna olmaz. Sağlık haberlerini sıkı takip eder. Her kesin hastalığından kendisine bir pay biçer. Verilen ilaçların prospektüsünü en ince ayrıntısına kadar okur. Bütün yan etkilerde kendisinde çıkar. Doktorları kendisini anlamamakla suçlar. Bir çoğu psikiyatra gitmez. Panik bozukluklu hastalarda ilk dönemlerinde bu hastalar gibi doktor doktor dolaşabilirler. Fakat, bir süre sonra hastalıklarının psikolojik kökenli olduğunu anlar veya ikna edilirler. İyi bir panik bozukluk tedavisiyle geçici “hastalık hastalığı” tablosu da ortadan kalkar.
14. Somatizasyon Bozukluğu: Bu hastalık da fiziksel nedenlerle açıklanamayan çok sayıda bedensel yakınma vardır. Başta, sırtta, karında, göğüste, eklemlerde, kasıklarda, barsaklarda, cinsel ilişkide idrar yaparken yoğun ağrılardan yakınılabilinir. Mide-barsak sisteminde: hazımsızlık, şişkinlik, bulantı, kusma, ishal görülebilir. Cinsel fonksiyonlarda bozukluk olabilir. Kadınlarda aşırı kanamalı adet, düzensiz regl görülebilir. Boğazda düğümlenme, yutkunma güçlüğü, bir kolda veya bir bacakta güç kaybı, körlük, sağırlık, felç olma hali gibi belirti ve şikayetler olabilir. Bu hastalarda da bazen panikatak ortaya çıkabilir. Yapılan en geniş tahlillerde ve bilumum muyanelerde asla bir şey çıkmaz. Sorun psikolojik kökenlidir. Yani gerçek körlük yada sağırlık yoktur. Ama hasta öyle hisseder ve yaşar. Yapılan psikiyatrik tedaviyle kişi normale döner…
15. Yapay Bozukluk: Fiziksel ve psikolojik belirtiler iradeli olarak, kasıtlı şekilde ortaya çıkarılır. Ya da bunlar varmış gibi “numara” yapılır. Bu kişiler hasta rolünü benimserler. Bu insanlar panikatağı da taklit edebilirler. Genellikle dikkat çekmeye çalışan Histrionik, ya da mazohistik kişilik bozukluğu olan insanlardır. Hastanelere yatmak için ilaçlar içip ishal olan, bir yerlerini kanatan, ateşini yükseltenler vardır.
16. Temaruz(Simulasyon): Yapay bozuklukta olduğu gibi belirtiler görülür. Belirtilerin ortaya çıkarılması bir amaca hizmet eder. Örneğin, askerlikten muaf olmak, sorumluluklardan kaçmak, bir kazanç elde etmek hedeflenir. Yapay bozuklukta ise hasta rolünü benimseme esastır. Temaruzda da pek ala panikatak taklit edilip, sorumluluktan kaçma hedeflenebilir.
17. Depersonalizasyon Bozukluğu: Şahsın kendisini algılama ve değerlendirmesinde bir yabancılık söz konusudur. Ruhu bedeninden ayrılmış gibidir. Sanki bedenine dışarıdan bakıyor gibidir. Zihinsel süreçlerde kopma, sislenme hissedilebilir. Kişi bunun farkındadır. Bu yaşantısı sosyal, mesleki faaliyetlerinde aksamalara neden olmaktadır. Yabancılaşma durumu kişide panik duygusunu ve panikatağı ortaya çıkarabilir. Panik atakda da, kriz anında depersonalizasyon olabilir. Kriz geçince o da geçer. Depersonalizasyonda ise sürekli ve yenileyici olarak yabancılaşma vardır.
18. Manik depresif bozukluk: Depresyon ve onun tam tersi coşma , uçuşma nöbetlerinin (mani) olduğu bu hastalığın panikle görülme oranı %10-12 arasındadır.
Bunlardan anlaşılıyorki, beden zihin ruh bir bütün olmalı ve dengede çalışmalıdır. Birisinde yaşanan bir bozukluk diğerlerini de etkilemekte ve bozukluklara neden olmaktadır. Acaba beden mi zihinsel ve ruhsal olarak sıkıntı çekmemize neden oluyor, ruh ve zihnimiz mi bedensel rahatsızlıkları tetikliyor ve neden oluyor ? İnsan bir bütün her üçü de uyumlu olmak zorunda.