
“Bir şey nasıl başlarsa, öyle gider”
“Yemeği iyi çiğnemek sindirimi kolaylaştırır”
“Çiğnemeden yutarsan kilo alırsın”
“Çiğnemeden yutmak dalağa zarar verir, akıl hastalığına neden olur”
Vallahi bunların hiçbiri benim sözüm değil.
Çiğnemenin ve başlangıcın önemi üzerine kurulmuş bu önermelerin hiçbiri boşa söylenmemiştir. Zaten ağız denen muazzam yaradılıştaki kapıdan geçenler sağlığımızı belirlerken, geçiş aşamasında uğradığı işlem de çok önem kazanıyor.
Neden çiğnemek bu kadar önemli?
İlk akla gelen yemeğin ufak parçalara ayrılması, böylece kolay sindirilmesi olsa da, daha önemli bir durum söz konusudur. Bu, ağzımızdaki kanallardan salgılanan ve “sindirime başlangıcı sağlayan” tükürükten başkası değildir.
Çok çiğnenen bir yemeğin her yerinin tükürük ile ıslatılması, sindirimin sağlığı açısından çok büyük öneme sahiptir.
Çünkü, tıpkı mide salgılarımız gibi tükürüğün de sindirici enzimleri vardır.
Hızlı ve az çiğnenen yemek parçaların tamamı tükürük ile temas etmediği için midede geçecek sindirim süresi uzuyor. Bu vücudun yorulmasına, yıpranmasına sebep oluyor.
Yani, gaz, kabızlık, şişkinlik gibi problemlerin arkasında yatan sebeplerin başında “az çiğnemek” geliyor. Tükürük salgısının yediğimiz yemeğe tam olarak karışması ise “çiğneme” eyleminin sindirimdeki başarısındaki sır.
Fast food ve ayak üstü atıştırma alışkanlığının bu kadar zararlı olmasındaki sır da bu. Diğer sebepler çok bilindik zaten.